Bu seneki Avrupa iş gezilerim bana yeni yerler görme fırsatları vermeye devam ediyor.
Bundan 20 sene önce planlanan ve ertelenmek zorunda kalan, o zamandan beri de bir türlü gezi listemize giremeyen İspanya'ya ilk adımı atıyorum - maalesef karım yanımda olmaksızın olsa da.
Cuma öğleden sonra Frankfurt'tan Barcelona uçağına binerken, bu hakkında hemen hemen hiçbirşey bilmediğim şehirde beni nelerin beklediğini düşünüyorum, bir yandan elimdeki rehberin fotoğraflarında kendime hedefler seçerken.
Cuma gecesi Sevilla'dan bana katılan İspanyol arkadaşım Natalia ve nişanlısı ile buluşuyoruz. Cumartesi sabahı, uzun ve yorucu bir güne hazırız. La Familia Sagrada, Barcelona'nın simgelerinden Gaudi'nin bitiremediği eseri ile güne başlıyoruz. Las Ramblas, kapalı market gezisi sonrası ufak bir tapas ve küçük bir bira, öğlen yemeğinde Paella, sonrasında Barcelonetta kumsalında bir yürüyüş, L'Eixample'deki Gaudi eserleri, ve kapanış olarak Casa Mila, yine Gaudi'nin başyapıtlarından, halen içinde yaşanan, üst iki katı müze haline getirilmiş apartman binası.
Akşam önce kendimizi yine mükemmel tapas'ların sunulduğu bir restorana, sonrasında da Barcelona gece hayatına atıyoruz.
Sonraki sabah Park Guell, zaten yorgun bacaklarımınız son enerjisini de çekiyor, dik yokuşları ile. Açık havada bir mükemmel öğlen yemeği daha, ve birkaç şehir fotoğrafı ile kısa hafta sonu havaalanında bitiyor maalesef.
İsveç'te geçirdiğim bu yarı iş yarı seyahat beş günüm sona eriyor. Haziran sonu geri gelmek üzere bu eğlenceli şehirden ayrılırken akılda kalanlar Räkan ve Popcorn'da yenen mükemmel yemekler, Avenyn'in (Cadde) hareket ve renkliliği ve doğasının güzelliği olacak. Yazın bu şehrin daha da güzelleşeceğini tahmin ediyorum, ama o zaman da turisterden şikayet edecek kadar kalabalık olabilir tabii.
