Bir Türkiye seyahati daha sona eriyor. Bu sefer biraz kısa da olsa yine dolu dolu geçti evimizdeki bu sekiz günümüz. Zeynep benden 2 saat önce uçağına binip Atlanta yoluna çıkarken ben de havaalanında bir hafta daha geçireceğim Frankfurt'a gidecek uçağımı bekliyorum, bir yandan haftanın fotoğraflarını gözden geçirip, beğenmediklerimi düzeltmeye veya silmeye çalışırken.

Fotoğraflarımı incelerken ve geçen senelerin ve hatta başka şehirlerde çektiğim fotoğraflarımı da hatırladığımda dikatimi çeken şehre karakter katan toplu taşıma araçlarını resmetmekten ne kadar çok zevk aldığım. New York'un sarı taksileri, New Orleans'ın faytonları, San Francisco'nun kablolu tramvayları, Guatemala'nın "tavuk otobüsleri" ve tabii ki İstanbul'un beyaz vapurları.

Bu sene bu vapur fotoğraflarıma bir de Beyoğlu'nda giden tramvaylarını ekledim. Kalabalığı yararak giden bu nostaljik araçların fotoğraflarına baktığımda sürekli çalan zillerini duyar gibi oluyorum.

Vapurlardan bahsetmişken, İstanbul yeni vapurunu seçiyor bu günlerde. Sekiz vapur sunulmuş halka internetten oylaması için (Anket
burada). Her ne kadar bugünkü vapurlar çok hoşuma gitse de penceresi daha fazla olan ve soğuk günlerde de yolcuları manzaradan yoksun bırakmayacak 8 numara benim en hoşuma giden. Bugün itibariyle 4 numaralı vapur anket sonuçlarında önde gidiyor.
Nostaljik dolmuş, troleybüs ve otobüslerini modernlerine bırakan İstanbul'un vapur ve tramvaylarına daha uzun yıllar sahip çıkacağını umuyorum.
Seneye görüşmek üzere...