AoZo Güncel - Gezi, fotoğraf ve hayata dair

12.2.04

Bryant Park'da Kış

19 yy. şairlerinden William Cullent Bryant'ın 1884'den beri adını taşıyan, fakat geçmişi 1686'ya kadar giden bu park, New York'a daha ilk ziyaretimizde dikkatimizi çeken ve sonradan da çok sevdiğimiz bir yer oldu. Bu kış ziyaretimizde de, New York'a Zeynep'den ve orada buluşacağımız Bülent ve Gözde'den bir gün erken ulaşınca, karlar altındaki yalnız New York turumun bir duraği olması kaçınılmazdı. Oraya ulastığımda, sabahtan beri maruz kaldığım dondurucu soğuğa değdiğinin farkına vardım karsımda duran manzaranın. Ayak basılmamıs kar uzerinde sanki daha dün kullanılmış gibi duran sandalyeler yazin sıcak eğlenceli günlerini ve burayı dolduran New York'lu kalabalığı hatırlatıyordu. Ortadaki büyük çimde sinema gösterileri akşamları olurken, 40. Sokak kenarındaki bu sandalyelerde insanlar içecekleri yudumlarken kitaplarını, dergilerini okuyor, müzik dinliyorlardi, burayi en son gördüğümüzde. Şimdi ise tek bir insan yoktu, bu güzel ortamdan faydalanacak, soğuğa meydan okuyacak. Sandalyelerin oluşturduğu deseni karelere siğdirmakta zorlandim, ve sonuçtan tamamen tatmin oldugumu da söyleyemeyeceğim. Sanki sandalyelerin rastgele dağilımı ile bir resim çizilebilir gibiydi, sanki sandalyelerin hikayesi okunabilir gibiydi, ama hicbir açı bu aradığım sonucu vermiyordu. Belki de kirli New York sokaklarından sonra karşılaştığım bembeyaz kar üstündeki bu dağinıklık fazla düzgündü ve bu fotoğraf bu parkı görmemiş birine hiçbir sey anlatmıyor da olabilirdi. Ama şu kesin ki, her New York ziyaretimiz bu parkta birkaç kare daha çekerek bu sandalyelerin hikayelerini anlatabileceği bir resim yakalayacak.

11.2.04

Times Square'de bisikletli


Soğuk, deklanşöre basan eldivensiz sağ elimi hissetmemi engellemeye başlamıştı. Bu muhteşem şehre üçüncü ziyaretimiz olmasına rağmen, Times Square'in o gündüz dahi ışıl ışıl olan panoları bana yeni pozlar vermeye devam ediyordu. Meydanın kalabalığına dalabilmek ve yakalamak istediğim ayrıntıları bulmak için 300 mm zoom objektifi kullanmaya karar verdim. Ben makinemin gözüyle o kareyi ararken, trafik durmuş, kalın kıyafetlerine sarılı kalabalık, koşarcasına karşıdan karşıya geçiyordu. İşte o anda, gözümü bir an makineden ayırmiştım ki, kuzeyden gelen bir yarış bisikleti dikkatimi çekti. Arabalar hala kırmızı ışıkta duruyordu, bisiklet sarı ışıkta geçmiş olmalıydı ki, kavşakta onun dısında kimse yoktu. Sürücüsü siyah yün bir maskeye sarılmış pedalları hızla çeviriyordu. Ani bir refleksle, bisikleti makine üzerinden takip etmeye başladım. Kafamdan, ayarların doğru olup olmadığını geçirmeme ve vizördeki rakamlara bakmama rağmen, bunu düşünecek zaman yoktu. Deklanşöre basmak gerekiyordu o anda. Bir fırsat daha olmayacaktı, iki saniye sonra hızlı bisikletli kalabalikta kaybolacaktı. Makine sabit bir şekilde bisikleti takip ederken, o, ya atılacak ya da en beğendiğim fotoğraflarım arasında yer alacak pozu filme geçirmek için deklanşöre bastım.

Bisikletin netliği ile arka planın bulanıklığındaki kontrast, ve havanın rengi ile bisiklet sürücüsünün soğuğa karşı mücadelesinin uyumu bu resmin en beğendiğim unsurları. Sol arkadaki tkts - Broadway şovlarının ucuz biletlerini satan turist kuyruklarının hiç eksik olmadığı mekan ise fotoğrafa Times Square imzasını atııyor.

10.2.04

Bülent ve Gözde Sonunda Amerika'da



Geçen Kasım'da yaptığımız kısa Türkiye gezimizdeki konuşmalarla başlayan heyecanlar, vize işlemleri, biletler, gezi planları, oteller derken 30 Ocak Cuma aksamı New York'da Bülent ve Gözde ile sonunda buluştuk. Uykulu gözlerinden heyecanları okunuyordu, ama anlattıkları planda uykuya pek yer de yoktu!

New York'u ilk kez karlı gördük, ve ilk kez Central Park'daki buz pateni havasını tatdık. Hatta, Anıl ile Gözde sahanın bile tadını çıkarırken, ikili attıklari turları ile bizi bayaği güldürdüler. Sushi'ye doyamadiğimiz Broadway'de müziğe Chicago müzikali ile doyduk.

Pazartesi biz işimize dönerken, ikili artık yalnızdı. Eksi derecede geçen New York gezilerini Salı günü tamamlayıp, yaz sıcaklığındaki Miami kumsallarına kendilerini attıkları günkü keyiflerini anlamak çok zor olmadı.

Cuma akşamı Orlando'da buluştuk tekrar. Bu kez sırada Amerika'nın eğlence parkları vardı. "Universal Studios" gezildi, Shrek'in dördüncü boyutu, Zeynep'in Men In Black'deki saşırtan skoru ve Back To the Future'da arabadaki herkesi geçici sağırlığa uğratan çığlıkları ile bir saatlik sıra boyunca Gözde ve Anıl arasındaki Türkiye'nin finans ve danışmanlık alanındaki durumunun heyecanlı tartışmaşı derken gün sona eriverdi.