
19 yy. şairlerinden William Cullent Bryant'ın 1884'den beri adını taşıyan, fakat geçmişi 1686'ya kadar giden bu park, New York'a daha ilk ziyaretimizde dikkatimizi çeken ve sonradan da çok sevdiğimiz bir yer oldu. Bu kış ziyaretimizde de, New York'a Zeynep'den ve orada buluşacağımız Bülent ve Gözde'den bir gün erken ulaşınca, karlar altındaki yalnız New York turumun bir duraği olması kaçınılmazdı. Oraya ulastığımda, sabahtan beri maruz kaldığım dondurucu soğuğa değdiğinin farkına vardım karsımda duran manzaranın. Ayak basılmamıs kar uzerinde sanki daha dün kullanılmış gibi duran sandalyeler yazin sıcak eğlenceli günlerini ve burayı dolduran New York'lu kalabalığı hatırlatıyordu. Ortadaki büyük çimde sinema gösterileri akşamları olurken, 40. Sokak kenarındaki bu sandalyelerde insanlar içecekleri yudumlarken kitaplarını, dergilerini okuyor, müzik dinliyorlardi, burayi en son gördüğümüzde. Şimdi ise tek bir insan yoktu, bu güzel ortamdan faydalanacak, soğuğa meydan okuyacak. Sandalyelerin oluşturduğu deseni karelere siğdirmakta zorlandim, ve sonuçtan tamamen tatmin oldugumu da söyleyemeyeceğim. Sanki sandalyelerin rastgele dağilımı ile bir resim çizilebilir gibiydi, sanki sandalyelerin hikayesi okunabilir gibiydi, ama hicbir açı bu aradığım sonucu vermiyordu. Belki de kirli New York sokaklarından sonra karşılaştığım bembeyaz kar üstündeki bu dağinıklık fazla düzgündü ve bu fotoğraf bu parkı görmemiş birine hiçbir sey anlatmıyor da olabilirdi. Ama şu kesin ki, her New York ziyaretimiz bu parkta birkaç kare daha çekerek bu sandalyelerin hikayelerini anlatabileceği bir resim yakalayacak.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa