Maya ülkesinde bir hafta - 2
Pazartesi sabahı Tikal Jets'in tarifeli 6:30 uçağına yetişmek için sabah 4:30'da otelden alınıyoruz. Rahat bir minibüsün tek yolcuları olarak Antigua-Guatemala City yolunu bu erken saatte uyuyarak geçiriyoruz. Sorunsuz check-in, doughnut ve kahveyle küçük bir kahvaltı ve 40 dakikalık bir uçus sonrasında Guatemala'nın El Peten bölgesindeki Flores şehrinin havaalanına iniyoruz. Tikal gezisini Antigua'dan bir tur ile ayarladığımızdan, havaalananından bir minibüs bizi 1 saat uzaktaki Tikal Milli Parkına götürüyor.
Park içindeki Tikal Inn'e çantamızı bıraktıktan sonra rehberimiz Nixon bizi ve orada tanıştığımız Pamela ve John çiftini ormanın derinliklerine doğru yola çıkarıyor. Küçük grup hem iyi hem kötü. Aslında yaklaşık 25 kişilik grupta İngilizce rehber isteyen sadece biz varız, grubun geri kalanı İspanyolca konuşan 2 çift ve büyük bir Alman grup. Bizim rehberimiz Nixon da aslında İspanyolca konuşan bir rehber olduğundan bize diğer bir çiftle dolaşmayı, onlardan birinin çeviri yapmayı kabullendiğini öneriyor. Pamela, yarı Şili yarı Fransız asıllı ve akıcı olarak İspanyolca, Fransızca ve İngilizce konuşuyor. Eşi John, yarı Senegal yarı İrlanda asıllı ve akıcı olarak Fransızca ve İngilizce, anlayacak kadar da İspanyolca konuşuyor, Amsterdam'da yaşıyorlar. Sonuç olarak biz yarı İspanyolca yarı İngilizce turumuza bu çiftle gezilerden, Avrupa'dan, Amerika'dan muhabbet ederek devam ediyoruz. Pamela'nin güzel çevirisine rağmen Nixon'un Tikal hikayelerinin hepsini anlayamıyoruz tabii bu arada...
Tikal çok etkileyici. Yoğun yağmur ormanının içinde kaybolmuş altı piramit şeklinde tapınak ve bunların etrafına yayılmış 2000 senelik en büyük Maya şehirlerinden biri. Kazılar halen devam ediyor. Orman ve yoğun bitki örtüsünün altında bir parçası çıkarılmış küçük piramitler, mezarlar, diğer binalar dikkati çekiyor.

Akşam, park içindeki az sayıda yemek seçeneğinden otelimize yakın Jaguar Inn'i seçiyor ve her zamanki az seçenek arasından ızgara tavuk ve pilavı seçiyoruz (pollo a la plancha con arroz). Park içinde elektrik yok, sadece otel ve restoranlar jeneratörleriyle kendi binalarını aydınlatıyorlar. Bu duruma hazırlıksızız ve restorandaki masadamızdan geriye kalan küçük mumla otelimizi bulmayı başarıyoruz. Milli park içinde olması nedeniyle saat 10'da park içinde tüm elektrik kesiliyor ki biz de zaten çoktan uykuya hazırız.

Ayak bastığımız yeri bile görmeksizin küçük fenerlerin ışığında rehberimizi takip ediyoruz. Önceki gece yağan yağmur bu yürüyüşü biraz olsun zorlaştırıyor. Tapınak 4'e ulaştığımızı merdivenleri görünce anlıyoruz ve karanlıkta tırmanıyoruz. Rehberler herkesin sessiz olmasını öneriyorlar güneş doğana kadar. Bu sessizlik içinde uyanan ormanın sesi, kuşların ve maymunların ilk çığlıkları ile bambaşka bir dünyada gibiyiz... Nemrut'daki güneş doğuşunu hatırlamamak elde değil. Maalesef güneş bulutların arasından doğarak istenen fotoğrafları vermiyor, ama renkler, sesler ve görüntüler yine de eşsiz.
Güneş doğduktan sonra Tapınak 4'ün tepesinde buranın hikayesini anlatmaya başlayan Guatemala'lı ama New York aksanıyla akıcı bir İngilizce konuşan rehber ilginç anlatımıyla ilgimizi çekiyor. Geçen günden eksik kalan hikayeleri tamamlamak için Cesar'ın ekibine katılıyoruz 3 saatlik bir küçük tur için. Saat 9'da kahvaltı için otele ulaştığımızda, 5 saattir uyanık ve aç olmanın verdiği hızla yumurta, fazulye ve kızarmış muz (plaintain)'den oluşan kahvaltımıza saldırıyoruz. Kahve her zamanki gibi şaşırtıcı şekilde çok güzel.
Saat 2 gibi minibüsümüz bizi tekrar Flores'e götürüyor, oradan da yine Tikal Jets'le Guatemala City'ye ve iş trafiği sayesinde bir buçuk saat sonra tekrar iki gün önce ayrıldığımız Antigua'daki otelimize geri dönüyoruz.
Bir sonraki gün ünlü Perşembe Pazarını ziyaret etmek üzere bir gün öncesinden Chichicastenango (yerliler kısaca Çiçi diyor)'ya gitme planı var.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa